Herkes Sahneye...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Herkes Sahneye...

Bi Kalas Bi Heves
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Felsefe Akımları 4

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
temaşa
Admin
temaşa


Mesaj Sayısı : 245
Yaş : 34
Location : istanbul
Kayıt tarihi : 20/07/07

Felsefe Akımları 4 Empty
MesajKonu: Felsefe Akımları 4   Felsefe Akımları 4 Icon_minitimeC.tesi Tem. 21, 2007 12:35 pm

Postmodernizm:

Postmodernizm, Modernizmin sonrası ya da ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir.

Teori alanında modernist sanat biçimleri ve uygulamalarından koptuğu iddia edilen bir dizi kültürel yapıntıyı tanımlayan mimarlık, felsefe, edebiyat, güzel sanatlar gibi alanlarda yeni kültür biçimlerin işaretleri olarak başlamıştır. Bu tartışmalar zamanla diğer birçok alanlara ve disiplinlere de yansımıştır ve sonuçta bir bütün olarak Modernite'nin sorgulanmasına ve aşılması arayışına dönüşmüştür. Bununla birlikte postmodernizmi yeni bir tarihsel evre olarak anlamaktansa modernizmin kendi içinde bir aşama ya da özgül bir dönem olarak anlama çabaları da sözkonusudur. Postmodernizm, bu anlamda kendine yönelik itiraz ve eleştirileri de içine alacak şekilde süregiden bir modernizm/modernite/modernlik soruşturması ve tartışması olarak görülmektedir.

Pozitivizm:

Pozitivizm, Olguculuk iki felsefi düşünceye verilen addır. Her iki düşüncenin de teoloji ve metafizik içermeyen, sadece fiziksel veya maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bilim anlayışı vardır.

daha eski olan pozitivism Auguste Comte'un 19. yy. da ortaya attığı düşüncedir.
daha yeni olan mantıksal pozitivizm 1920'de Viyana Çevresi tarafından kurulmuştur.
Yapısal antrolopolojist Edmund Leach 1966 Henry Myers derslerinde pozitivizmi şu şekilde tanımlamıştır.

Pozitivizm ciddi bilimsel sorgunun, bir dış kaynaktan gelen nihai sebepleri aramayan ama direkt gözleme açık olan gerçekler arasındaki ilişkilerle sınırlı olmasını söyleyen görüştür.

Pozitivizm aynı zamanda hukuki pozitivizm adı verilen hukuk görüşünün de ismidir. Doğa yasalarına ters olarak hukuki sistemlerin evrimsel yollarla bağımsız olarak tanımlanabileceğini öne sürer. Hukuki pozitivizm bazen kanunlar içeriği ne olursa olsun uyulmalıdır şeklinde de anlaşılır. Carlos Nino bu iki tipi ilkine 'metodolojik' ikincisine ise 'ideolojik' ismini vererek ayırmış ve sadece ilkinin felsefi olarak savunulabilir olduğunu öne sürmüştür.

Fenomonoloji:

Fenomenoloji, kurucusu Edmund Husserl olan felsefe görüşüdür. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen bilimlerdeki ve düşüncedeki genel bunalım içinde doğup gelişen bir felesefe akımıdır. Husserlci fenomenoloji, bu bağlamda, Metafiziği sona erdirerek somut yaşantıya dönmek ve böylece tıkanmış olan felsefeye yeni bir başlangıç yapmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır.

Bir felsefe akımı olmaktan çok bir yöntem olarak tarif edilmesi yaygındır. Fenomenoloji, her şeyden önce, fenomeni, yani dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayanan bir yöntemdir çünkü. Bunu nasıl yaptığı ya da yapıp yapamadığı, yani yöntemin iddiasını geçerli kılmak bakımından teorik düzlemdeki statüsü tartışılırdır. Öte yandan, fenomenoloji, bu yöntem üzerinden kavramlar ve kategoriler geliştirerek özgün bir felsefe akımı da meydana getirir.

20.yüzyıl felsefesinde ve kuramsal tartışmalarında etkili ve belirleyici bir yere sahiptir Fenomenoloji. Heidegger'den Sartre'a, Frankfurt Okulu'ndan Foucault'a ve Postmodern düşünürlere kadar pek çok düşünür ve felsefe eğilimde etkisi görülür.

Fenomenoloji, (Türkçeye Görüngübilim olarak çevrilir) genel felsefe akımlarında olduğu gibi özne-nesne ilişkisini konu edinir. Nesneyi, en genel anlamda öznenin dış dünya ile kurduğu ilişkilerinde algıladığı, deneyimlediği şey'ler olarak görmesiyle pozitivizm ve ampirizm'le aynı noktada dursa da, temelde fenomonoloji bu iki felsefe akımına karşı çıkar. Bu karşı çıkış en başta, tek tek nesnelerin ele alınması konusunda ortaya çıkar. Tek tek nesneler, Fenomenolojiye göre, belirli genel yasalara bağlı şeyler değil, varlıkları yalnız raslantı kavramıyla açıklanabilir olan şeylerdir. Ayrıca, dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayalı bir yöntem olmasıyla ilkin doğabilimini dışta bırakır ve böylece her iki teorik eğilimi yadsır.

Fenomenoloji, yaygın olarak kullanılan deyişle, öz'lerin araştırılması konusudur. Cünkü, bütün sorunlar sonunda özlerin betimlenmesi sorununa geri götürülebilir. Ancak, bu noktada ayrımı belirginleştirmek gerekir; Fenomonoloji, öz’lerin bilimi degil, öz’ü görüleyen Bilinç’in bilimidir aslında. Algının ya da bilincin özü'nün betimlenmesi sorunu, fenomenolojinin konusudur.

Fenomenolojik bakışa göre, gerçekliğin kendiliği diye bir şey olamaz. Çünkü, gerçeklik, her zaman kendine yönelmiş bir Bilinç tarafından bilinen bir gerçekliktir. Yani kendisine yönelen bilinc tarafından görülen, algılanan ve bilincine varılan bir şeydir. Öyle ise, dünya deneyimlerimizin tamamı, bilinç tarafından kurulmuştur, en somut algılardan en soyut matematik formüllerine kadar. Bu nedenle fenomenoloji, Bilinç'in sistematik incelemesini hedefler. Hareket noktası olarak belli bir epistemolojiye dayanma düşüncesinden uzak durur.

Böylece "fenomenoljik yöntem" denilen nokta öne çıkar. Buna göre, hem bildiklerimiz hem de gerçeklik dışta bırakılarak, bilginin nasıl ve hangi süreçlerde oluşturuldugu/oluştuğu anlaşılmaya çalışılır. Özgün yöntemsel kategoriler geliştirir Fenomonoloji bu noktada. İki temel kategorisi vardır bu yöntemin; „askıya alma“ ve „fenomenolojik indirgeme“.

Bunlar, kısaca belirtilecek olursa, bir yandan verilmiş öğelerin, yani dış görünümlerin raslantılsallığının paranteze alınarak dışta bırakılmasını ve öte yandan da, bilimsel ya da mantıksal olsun, çıkarsama yoluyla türetilmiş olan her tür yargıların ve çıkarsamaların dışta bırakılmasını ifade ederler.

Böylece, ikili bir işlemle hem özne hem de nesne askıya alınmış ve hem raslantısal olgular dünyasından hem de bilinci yönlendiren öznel yargılardan kurtulunmuş olunur, ki sonuçta rastlantısal dış görünümleri bir yana bırakılarak dünyanin öz'ü ortaya konulabilsin. Salt öz ’e ancak bu şekilde varılabilecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Felsefe Akımları 4
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Felsefe

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Herkes Sahneye... :: FeLSeFe :: FeLSeFe TaRiHi-
Buraya geçin: